Laparoskopi nedir?

Laparoskopik cerrahi ilk olarak 1980 yıllarında safra kesesi ameliyatlarında uygulanmaya başlamıştır. Safra kesesi ameliyatlarının başarılı tablosu karşısında giderek yaygınlaşan laparoskopi, şuan için günümüzün teknolojisine paralel olarak birçok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır.

Laparoskopi genel anestezi altında hastanın karın bölgesinde yapılan küçük bir kesi alanında karın içi organlarının görüntülenmesini sağlayan teleskopik bir aracıdır. Bu sayede karın içi organların, hastalıkların ve anormalliklerin doğrudan gözlemlenmesi ve gerekli durumlarda karın bölgesine açılan 3-5 mm’lik kesi alanlarında içeri sokulan tıbbi aletler ile tedavi imkanı sağlamaktadır. Bu nedenle halk arasında kapalı ameliyat şeklinde ifade edilmektedir.

Laparoskopik cerrahi nasıl yapılır?

Laparoskopik cerrahide ameliyat edilecek organlar kamera aracılığı ile monitör ekranında görüntülenirken, bu görüntü sayesinde operasyon gerçekleştirilmektedir. Laparoskopi sayesinde anatomik yapılar 20 kat daha büyük ve ayrıntılı bir şekilde görüntülenir. Ameliyatın türüne göre karın bölgesindeki giriş deliklerinin sayısı ve kesi genişliği değişmektedir. Ancak genel olarak yapılan kesi genişliği 0,5-1 cm arasındadır.

Operasyondan önce genel anestezi uygulanarak, hastada endişe ve ağrı durumunun yaşanması engellenir. Operasyon boyunca uyutulan hastanın karın bölgesinden ince boru şeklinde çeşitli büyüklükte ve uzunlukta kanüller aracılığı ile karın içine gaz verilerek, karın boşluğu genişletilmektedir. Böylece tıbbı aletlerin karın içerisinde daha rahat hareket edebileceği geniş alan yaratılmaktadır.

Laparoskopik cerrahinin riskleri nelerdir?

Açık ameliyatlarda organ ve damar yaralanmaları özellikle yapılan birden fazla kesi işleminin operasyon sırasında ve sonrasında aşırı kanama ve enfeksiyon gibi bazı komplikasyon riskini barındırmaktadır. Laparoskopik cerrahide damar ya da organ yaralamaları büyük oranda azaltılmış olsa da, nadir olarak karşılaşılabilir.

Ayrıca damar içinde ya da akciğerde pıhtılaşma, yara yerinde veya karın içi bölgesinde iltihaplanma sorunu ortaya çıkabilmektedir. Ancak tüm cerrahi müdahalelerde olduğu gibi ameliyatı yürüten doktor ve ekibin tecrübesine bağlı olarak bu risk faktörleri engellenebilmektedir. Bunun dışında karın içi yapışıklıklar, iltihap ve daha ciddi hastalıkların tedavisinde teknik zorluklar nedeni ile laparoskopik cerrahi yeterli değildir. Bu gibi ciddi olgularda kapalı yerine açık ameliyat tercih edilmektedir. Ancak bu durum başarısızlık göstergesi değildir. Önemli olan hasta ve hastalığın tedavisi için uygun tedavi şeklinin belirlenmesi ve başarılı bir şekilde sonuçlanmasıdır. Laparoskopik cerrahinin diğer risk faktörleri aşağıdaki gibi olmaktadır:

  • Laparoskopi sırasında mesane, damar, bağırsak, idrar yolları ve uterus (rahim) gibi organlar yaralanabilir. Bu komplikasyonların laparoskopik yolla tedavisi mümkündür. Fakat 2-4/1000 oranında acil durumlar nedeni ile açık ameliyata geçilebilir.
  • Ciddi damar yaralanmaları hayati risk içermektedir. Laparoskopik cerrahideki ölüm riski yüzbinde 1-5 oranındadır. Fakat bu risk hamile ölümlerinden daha düşüktür.
  • Karın duvarından içeriye sokulan trokar bölgelerinde hematom ve karın içi enfeksiyon meydana gelebilir.
  • Müdahale sonrasında kesi yeri enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları, idrar yapmada güçlük, ya da toplardamarlarda tıkanıklık meydana gelebilir.
  • Tüm bu olası yan etkiler kapsamında hastaların %1-2’sinde komplikasyon meydana gelebilir. Ancak laparoskopik cerrahinin riskleri daha çok minör komplikasyonlardan oluşmaktadır.

Laparoskopi risk faktörünü arttıran durumlar nelerdir?

  • Aşırı kilo (obezite)
  • Daha önceden geçirilmiş karın operasyonları
  • Karın içi enfeksiyonları
  • Şiddetli karın içi yapışıklıkların açılmaya çalışılması
  • Endometriozis
  • Kalp ve akciğer hastalıkları
  • Sigara ve alkol kullanımı laparoskopi riskini arttırmaktadır.